Bugün güzel bir sabaha uyandım. Güzel kızımın bazı başka dillerde dendiği gibi küçük 'hazinem' in küçük ve tatlı öpücükleriyle uyandırıldım.
Dünden süregelen ama etkisi azalmış olan migren ağrısının da o son kırıntıları uçtu gitti.
Dün gündüz hafif hafif çiseleyen yağmur, akşam saatlerinde tekrar yağdı ve -bu sefer çiselemeden daha şiddetliydi- mis gibi toprak kokusu ile içimizi doldurduk.
Sabah keyifli kalkınca biraz ortalığı toparlama isteği hasıl oldu içimde :)
Koltuklarımı beyaz kaplama işini ileri bir tarihe ertelediğimden daha önce bahsetmiştim. Maalesef beyaz arzusundan uzaklaşamıyorum. Bu keyifli sabahta işte tekrar elimdeki örtülerle beyazlatma çalışmalarına giriştim. Tabii elverdiğince.
Kolçaklar biraz geride tutulduğu için bu model bir koltukta oturma minderlerine örtüleri kusursuz bir biçimde örtmek mümkün olmuyor. Bu yüzden minderlerin alt kısımlarını ve sırt yastıklarını örttüm. Bir miktar beyaz yine de beni memnun etti.
Koltuklar divan görüntüsü almış değil mi?
Örtülerin hepsi de çeyizimden. Kimi yatak örtülerinin etekleri kimi bohça kimi sandık örtüsü.
Büyük kanepedeki mavi işlemeli yastık ise annemin çeyizinden.
Bu motifi çok seviyorum. İlk gördüğüm günden bu yana hayranım. Motifin adı 'kabakçiçeği'.
İşte bunlar da benim geçmişimden gelen başka 'hazineler'.
Sevgiler.
.