Proje Çantası adında bir blogger varmış.
Anneymiş, kedi annesiymiş de, hobisever hatta hobilerinin delisiymiş. Öyle ki ne yapacağına kendisi de şaşırır, seçim yapmak için bile nice zaman geçirirmiş.
Günün 24 saat olmasına isyanı varmış bikere...
Öğrenmeye, denemeye öyle meraklıymış ki zaman yetmez, işleri yarım kalırmış.
Merakından çok çeşitli işler yapmaya çalışmasına, statükocu, aşırı düzen hastası ve tekdüze zihniyet maymuniştahlılık dese de O hep buna karşı çıkmış ve hâlâ da bu yaklaşımı ciddiye almamakta.
Çocukluğundan beri mimar olmak istermiş, olmuş.
Hayali, içinde insanların çok mutlu olacağı masalsı binalar yapmakmış.
Dikkat! Çizmek değil, yapmak istermiş.
(Masabaşı işlerin ona uygun olmadığını ve üretimin bizzat merkezinde olmak gerektiğini nasılsa,
içsel bir inanışla biliyormuş.)
Okulunda bunu öğeteceklerini sanmış ama yanılmış tabii.
Kısıtlı değerler ve yetersiz olanak ve malzemeyle ruhuna dar gelmiş eğitim süreci.
O da sıkıntısını zamana yayaaa yayaaa hafifletmiş yükünü.
Neyse, çalışmış, didinmiş elinden geldiğince.
Şantiyelerin en pis, izbe, ıslak ve nemli, havasız, soğuk ya da çok sıcak köşelerinde...
Yükseklik korkusuna rağmen trapezci gibi geçmiş kaç kat yüksekteki dar iskelelerin üzerinden.
İşte bu hayatın tozlu yollarından ayrılma kararını verdiğinde başlamış hobileriyle daha çok uğraşmaya.
Ama hâlâ aklı çeşitli çizim ve grafik programlarında olup, arasıra öğrenme girişimlerinde bulunmaktadır.
>>>>><<<<
İşte, şu üstteki masaldaki ben,
şatolarda,
uçsuz bucaksız çöllerde,
okyanusların azgın dalgalarında,
ejderhalarla savaşta,
koyu gölgeli ormanlarda
ve uzayda
maceralar yaşayıp,
dinlenmek için eve döndüm.
Nice yeni ve değerli arkadaş edindim.
Yazmakta pek başarılı olmadığımı hep söylerim, görsellerle kendimi ifade etmeye çalıştım.
instagram bu konuda benim için derin bir nefes gibi oldu.
Buraya da adres bırakmıştım, gelin orada görüşelim diye, kimler geldi bakiiim?
Blog ismi ile ig isminiz aynı değilse tanımamış olabilirim.
Hoş, isim hafızamı gittikçe kaybediyorum. Kim kimdi çok karıştırdığım oluyor.
Yanılıp, pot kırarsam hoşgörün beni olur mu?
Bu zaman diliminde ördüm, boyadım, diktim, gezdim, yedim.
Birkaçını burada paylaşacağım ama hepsi sığmaz.
İşte bazıları.
Örmek kadar iyi bir terapinin olduğunu sanmıyorum.
<<<<<>>>>>
Boyamalarıma da bakalım mı, hadi bakalım :))
Akıllı telefonlarla hayatımız değişiyor.
Mesela bana oradan blog yazmak çok zor geliyor.
İstediğim hızda ve şekilde fotoğraf yükleyemiyorum, yazarken geneli göremiyorum, vs.
Yaz boyunca balkondan içeri girmeyince
elimde telefonla yazıp-çizmek ve hatta fotoğraf çekmek daha kolay geldi.
Hatta fotoğraf makinamla bile aram açıldı.
İşte kışı çok sevmemin sebebi eve dönük, evde yaşamak.
Kış geliyor, artık daha çok pc başında olabilir, bloguma zaman ayırabilirim zannederim.
Siz yine de instagrama bakın e mi?